FAZIL SAY “Filistin’i desteklediği için tüm konserleri iptal edilip linç edildi...

O, Türkiyenin gelmiş geçmiş en iyi piyanisti. Besteleri ve dünya çapında yaptığı işler sonucu Türk halkının göğsünü kabartan bir sanatçı. Daha 3 yaşında bir bebekken müzik yeteneği keşfedilmiş bir dahi. Konser biletleri anında biten, Dünyanın her yerinde bestelerini büyük bir coşkuyla dinleten,kıtalararası yapılan bir yarışmada birinci olmayı başaran, insanların ruhuna dokunan bir ustanın hikayesi bu... Fazıl Say 14 Ocak 1979’de Ankara’da dünyaya geldi. Annesi eczacılık yapan Gülgün Say, babası ise yazar ve müzikolog olan Ahmet Say’dır. Annesi ve babası o küçük yaşlardayken boşanınca babası ile yaşamaya başladı. Üç yaşındayken Ali Kemal Kaya ile ritmik jimnastik ve işitme çalışmaları yaptı. Daha bebekken müziğe adım atmış oldu. Dudak damak yarığı ile dünyaya gelen küçük Fazıl,4 yaşına geldiğinde bir ameliyat geçirdi ve yarık dudağı dikildi. Doktorun bu ameliyat sonrası verdiği öneri üzerine üflemeli çalgı olan melodikayı çalmaya başladı. Aslında küçük Fazıl bu rahatsızlığı sebebi ile insan içine çıkmak istemiyordu. Bu yüzden küçük yaşlardan itibaren ailesinin bir çözüm yolu olarak bulduğu müzik, onu dünyanın en iyi piyanistlerinden biri yapıcaktı. Üflemeli çalgılarda rahatsızlığı sebebiyle zorlandığı için 11 yaşına kadar Mithat Fenmen’den piyano dersleri aldı. Eğitimini taçlandırmak için Ankara Devlet Konservatuarına girdi. Üstün Yetenekli Çocuklar için Özel Statüde eğitim gördü. Burada Kamuran Gündemir’den piyano, İlhan Baran’dan ise kompozisyon dersleri aldı.1979 yılında henüz 8 yaşındayken ilk bestesini yaptı ve 23 Nisan günü bir çocuk şenliği programında televizyona çıktı. Bu programın konukları Müjdat Gezen, Sezen Aksu ve Erol Evgin gibi ünlü isimlerdi. Birçok konuda eğitim alan Fazıl Say, 17 yaşındayken DAAD bursu kazanarak Düsseldorf’daki Robert Scumann İnstitute’e girmeye hak kazandı.Böylece 1992-1995 yılları arasında çalışmalarını Berlin Konservatuarı’nda devam ettirdi. Hatta Berlin Tasarım Sanatları ve Müzik Akademisi’nde piyano ve oda müziği öğretmenliği yaptı. Bu yıllarda kazandığı Uluslararası Genç Konser Sanatçıları yarışmasıyla birlikte müzik kariyerine başarılı bir adım attı. 1995’te ise New York’ta yapılan kıtalararası bir yarışmada birinci oldu. Bu sayede konser kariyerine de başlamış oldu. Yurt dışındaki birçok vakıftan çeşitli ödüller aldı. Hem Türkiye’de hem yurt dışında yeteneğini konuşturan ünlü besteci dünya çapında tanınmaya başlandı. Böylece kariyerini devam ettirmek ve daha çok insana ulaşmak için New York’da çalışmalarına devam etti. Şan ve piyano için şarkılar bestelemeye başladı. 1996 yılında Boston’da, ikinci piyano konçertosu olan ’’İpek Yolu’’ nun ilk performansını sergiledi. Hatta Zürih Üniversitesi’nin siparişi üzerine Albert Einstein’ın anısına bir orkestra eseri yazdı. Bu eser çok beğenilince Mozart’ın 250. doğum yılında Viyana komitesinin isteği üzerine Patara adlı bir bale müziği besteledi. New York, İsrail, Saint Petersburg gibi önemli Filarmoni Orkestralarında çalıştı. 1997 yılında çellist olan Gülyar Balcı ile evlendi. Bu evlilikten Kumru adında bir kızları oldu. Ancak çift 7 yıl evli kaldıktan sonra yollarını ayırma kararı aldı. 2001 yılında Nazım Hikmet için yazdığı ’’Nazım’’ Oratoryosunu Ankarada dinleyiciler ile buluşturdu. 2003 yılında ise Metin Altınok için Ağıt adlı orotorysonu İstanbul Festivalinde 5000 kişiye sundu. Ayrıca bir çok piyano serisi yapıp, Londra ve Tokyo gibi önemli şehirlerde konser verdi. Bu konserlerde Yuri Bashmet ve Shlomo Mintz gibi önemli sanatçılar ile çalıştı. 2004 yılında Maxim Vengerov ile Avrupa ve Amerika turnesine çıktı. Birçok ünlü festivalde sahneye çıktı ve bestelerini konuşturdu. Daha sonra ’’Ultima Thule’’ adlı filmin soundtrackini yaptı. 2006 yılında Mozart ve Paganini’nin eserlerini piyanoya uyarlayarak Viyana’da bir konser verdi. 2007 yılında Montreux Caz Festivali’nde piyano jürisinin başkanlığını yaptı. Aynı yıl Aşık Veysel’in Kara Toprak“ adlı halk şarkısından esinlenerek bestelediği piyano parçasını da içeren CD, Amerika Birleşik Devletleri’nde Billboard listelerinde 6. sıraya yükseldi. Ünlü besteci bu başarıları ile ülkesini her yıl gururlandırmayı başardı. 2008’de Avrupa Birliği tarafından “Kültür Elçisi“ unvanıyla şereflendirildi. Geçirdiği her sene mutlaka bir başarıya imza attı, hiç boş durmadı. 2012 yılı ise Fazıl Say’ın oldukça üretken ve yoğun bir yıl oldu.‘Hezarfen’ isimli konçertosunu Mannheim Ulusal Tiyatro Orkestrası Müzik Akademisi’nde gerçekleşti. İkinci senfonisi olan ‘Mezopotamya Senfonisi’ni İstanbul’da yaptı. Daha sonra BBC’nin siparişi olan ’Dört Şehir’ isimli piyano sonatını City of London Festivali’nde seyircilerle buluşturdu. Eylül ayında ’Panther’ isimli şarkının orkestra ve soprano versiyonunu Dortmund’da gerçekleştirdi.
Back to Top